Ekonomide her zaman hem riskler, hem de fırsatlar vardır. Ülkemiz de kurun yükselmesi bir kesime fırsat yaratırken, diğer kesimler için risk oluşturuyor. Örnek verecek olursak, devletin ve özel sektörün yüksek döviz borcu risk oluştururken, Türkiye de özel ve tüzel kişilerin bankalarda yaklaşık 220 milyar dolar döviz hesabı varsa, birikimini dolarda tuttuğu için kendisiyle iftihar edenler var. Bunların asıl sebebi enflasyondur. Parasının alım gücünü korumak için, insanlar parasını dövizde tutuyor.

Gelelim şimdi yükselen veya düşen kurun etkilerine; Eğer devlet ihracat yoluyla cari açığı kapatmak için kurun yüksek olmasını istiyorsa kur seviyesi yüksek olmalıdır. Fakat kurun yüksek oluşu KAMU borçların ödenmesini zorlaştırıyorsa, kurun bulunduğu seviye düşük olmalıdır.

Dolayısıyla kurun istikrar kazanması için dışarıdan doğrudan veya dolaylı yabancı sermaye girişi olması gerekir. Yabancı girişi olmadan döviz kuru düşmez. Yabancı sermaye girişi kuru düşürür. Dolayısıyla kur düşünce içerde özel ve tüzel kişilerin hesaplarında döviz çözülmesi başlar.

Bu durum iç piyasada talep yaratarak üretimi, üretim büyümeyi, büyüme de işsizliği azaltır. Bunlar olumlu durumlar. Fakat bu durumda büyümeden dolayı cari açığımız artar, cari açık kuru yukarı iter, kur yükselince maliyetler artar ve dolayısıyla enflasyon yükselmeye başlar. Buda olumsuz bir durum. Çünkü paramız dolara endekslidir. Dolayısıyla kısır döngü yıllardır bu şekilde dönüp duruyor.