Dönemin ABD başkanı Donald Trump Cumhurbaşkanımız Sayın, Recep Tayyip Erdoğan’a yazdığı mektupta (9 ekim 2019) “bende Türkiye’nin ekonomisini yok etmekten sorumlu olmak istemem ki,bunu yapacağım”. Diye yazıyor. Bir Rahip üzerinden yürütülen bu gerilim, Rahibin hapishaneden apar topar tahliye edilmesiyle bitmediği, öyle görülüyor ki bizim bugün yaşadığımız, Rahip Bronsan üzerinden açığa çıkan ekonomik krizin faturasını ülke olarak ödüyoruz. Muhtemelen de ödemeye devam edeceğiz gibi görünüyor.
12 Eylül 1980 askeri cunta rejimi 1983 yılında yönetimi sivil siyasete devretmek seçim kararı aldı. Seçim öncesinde o zamanın siyasi parti liderleri TRT ekranlarında vaadlerini anlatmak üzere bir araya gelmişlerdi. Bu buluşmaya damgasını vuran tartışmanın konusu kamu iktisadi devlet teşebbüslerinin (KİT) özelleştirilmesiydi. Bunun öncüsü de Anavatan partisi genel başkanı rahmetli Turgut Özaldı.
Örnek olarakda tartışma Boğaziçi köprüsünün satışını savunan Turgut Özal ile Halkçı parti genel başkanı rahmetli Necdet Calp arasında geçti.
Turgut Özal hükümet olurlarsa Boğaziçi köprüsünü satacağını Necdet Calp ise ne koşul olursa olsun köprüyü asla sattırmayacağını ifade ettiler.
Ülkenin o günki simge yapılarından Boğaziçi köprüsünün satılması ya da satılmaması üzerinden
Neo-Liberal ekonomik politikalar ile tanışmış olduk. Fakat ne demek ne olduğunu anlayamamıştık.
90 lı yılların ikinci yarısında Doğruyol partisi genel başkanı Tansu Çiller döneminde yaşanan ekonomik krizin içerisinde Türk telekomun satışı gündeme gelmişti.
Ekonomistler, Türk telekoma 40 Milyar $ dolar değer biçiyorlardı.
Muhalefet, ülkenin haberleşme ağına hakim devlet kuruluşu olan Türk telekomun satışından duyduğu
Endişesini dile getirdi. O zamanın siyasi koşullarında gerçekleşemeyen Türk Telekom satışı muhalefetin çabalarına rağmen çok daha düşük bedelle Lübnan asıllı Hariri ailesine AKP iktidarı döneminde satıldı.
Türk basınından okuduğumuz kadarıyla Türk telekomun satışı ve satış sonrası ile ilgili usülsüzlükler.
Hepimizin malumudur. AKP dönemine kadar KİT lerin toplam satış tutarı 5 milyar$ dolar iken AKP döneminde bu özelleştirmelerin toplam tutarı 60 milyar$ doları geçmiş durumda.
12 Eylül 1980 Askeri cunta eliyle başlayan Neo-Liberal politik uygulamalar(askeri,siyasi ve ekonomik ) günümüzde tüm hızıyla ve acımasızlığıyla devam etmektedir.
Bugüne gelecek olursak, Dünyada tarımsal olarak kendi kendine yetebilen 7 ülkeden biriyken artık tarımsal ürünlerin ithalatı milyar dolarları geçmişken, ve bu açmazımız Ukrayna- Rusya savaşının patlak vermesiyle daha da endişe verici bir duruma gelmiştir. Üreten bir toplumken dışarıya bağımlı bir tüketici toplumuna dönüştük.
Ekonomisi dışarıya bağımlı bir ülkenin siyasi bağımsızlığı mümkün değildir.
NOT: 12 Eylül askeri darbesi sebep, Bügün ki yaşadıklarımız ise sonuçtur.
|