Zehirli oyun kitabı yazarı aynı zamanda dizi, tiyatro ve kliplerde oyunculuk yapan Mustafa KOÇAK’la röportaj


Bu makale 2023-05-29 18:07:22 eklenmiş ve 1140 kez görüntülenmiştir.
perihan yılmaz

Soru: Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Cevap: 01.01.1990 yılında Karaman'da doğdum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Karaman'da tamamladım. Okuduğum süre zarfında babamın sigara ihtiyacını karşılamak ve okuldan eve gelince şiddet görmemek için inşaat elektriği de dahil olmak üzere bir çok farklı işte çalıştım. Kendimi küçük yaşta işe vermek zorunda kaldığım için çocukluğumu tanıyamadan ve gerektiğince yaşayamadan tamamladığım lise eğitiminin ardından askeri personel olarak göreve başladım. Yakın zamanda bu görevimden  rahatsızlıklarım sebebi ile ayrıldım. Şu an oyunculuk eğitimlerimi tamamlayıp ve çekimi başlayacak olan bir sinema filmi için hazırlık yapmaktayım. 2019 yılından beri Hayvanları ve Doğayı Koruma Derneği başkanlığını yürütmekteyim. 

 

Soru: Yazmaya nasıl başladığınızdan ve ne kadar zamandır yazdığınızdan bahseder misiniz biraz?

Cevap:  İlkokul 5.sınıftayken evimizin camı kırıktı. Kış günü olmasına rağmen maddi imkansızlıklardan dolayı yaptıramıyorduk. Bir de üstüne elektrik borcundan dolayı elektriğimiz kesilmişti. Ödevlerimi yapamadığım bir gün bu konuyu sınıf öğretmenim ile paylaşmıştım ve okul çıkışı eve gittiğimde  camımızın yapılmış, elektriğimizin de  açılmış olduğunu gördüm. Ertesi gün okulda, yalnız olduğu bir ana denk getirip, teşekkür etmek üzere öğretmenimin yanına gittim. “Teşekkür etmek yerine yapılacak bir kompozisyon yarışmasına hikayemi yazmamı” istedi. Yazdığım o öykü derece almıştı. İşte o gün kitap yazacağıma dair öğretmenime söz verdim. Ve o günden beri yazmaktayım.

 

Soru: Yayınladığınız kitap sayısı ve konuları nelerdir?

Cevap: Şu an yayında olan Zehirli oyun adlı kitabım; bilim kurgu öğelerini temel alan bir polisiye romandır. Özellikle polisiye seven okurları şaşırtacak olan ise; türün klasikleşmiş özelliklerinden ayrıştığı yönler. Örneğin; İtalya'da bir tersane işçisinin ani ölümüyle başlayan ilk sayfasından itibaren okuyucunun heyecanını ayrıntılarla soğutmayan hızlı bir akış bulacak okur. Bu hızlı akışı tercih etmemin bir sebebi heyecanı yüksek tutmak, bir diğeri de klasik polisiye romanlardaki gibi kan ve vahşeti detaylandırmamaktı.  Okuyucularımın yaş aralığının geniş olması sebebiyle kanlı detaylara girmemeyi çok önemsememin yanı sıra, bir polisiye sever olarak bu türe, farklı anlatım tarzları kazandırmak arzusundayım. İtalya'da başlayıp ABD, Rusya ve Türkiye'nin farklı illerinde yaşanacaklar; bilim kurgu öğeleri ile polisiyenin harmanlandığı farklı bir olay örgüsü bekliyor okurumu. 

Kitabımın konusundan bahsedecek olursam;  Başta belirttiğim gibi İtalya'da bir tersane işçisinin ani ölümü ile başlıyor. Doktorun, ölüm sebebini tersanede maruz kaldığı kimyasallar olduğunu açıklaması üzerine beraberinde gelen yedi işçiye de testler yapılır. Doktor şüphesinde haklı çıkar; bitmekte olan bu yedi hayattan biri ise kahramanımız Ayaz. Apar topar memleketine döner,  kanser olduğu için nişanlısından ayrılıp kalan ömrünün tamamlanmasını beklemeye başlar. Sıradan sayılabilecek bu hayatın tam da bittiği dediğimiz yerde, heyecanı azalmayacak olaylar başlıyor ve hızla gelişiyor. ABD de geliştirilen ancak insan deneklerin beyinlerine çip takıldığı gibi ölmeleri üzerine  tamamlanamayan yeni bir bilimsel proje için Ayaz harika bir denek olacaktır. Peki bu deneyin asıl amacı nedir? Bu çip ile insanlara sıradışı özellikler kazandırmak mümkün mü? New York'taki laboratuvarda beynine çip takıldığı bu ameliyattan sağ çıkan Ayaz'ın sıradan öyküsü sıradışı bir hale gelecek. Ayaz testleri başarıyla geçiyor mu? Başarı ile kastedilen, çipin kazandırdığı özellikler nedir sorularının cevabına bu ilk kitaptaki olaylar ile tanık olacağız. Daha fazlasını merak ediyorsanız alıp okumanızı tavsiye ederim çünkü bu ameliyattan sonra olaylar o kadar hızlı gelişiyor ki elinizden bırakamayacaksınız. Okuduğunuza pişman olmak yerine ikinci kitabın basımını sabırsızlıkla bekleyeceksiniz:)

Farklı türlerde 3 kitabımın basıma hazır olduğunu, bu sezonda yayınlanacağı haberini de paylaşmak isterim. Ayrıca film ve dizi senaryoları üzerinde de çalışmaktayım. Yoğun ve verimli bir dönem olduğunu söyleyebiliriz

Soru: Yazarken karşılaştığınız zorluklar oldu mu? Yazmak ve yayınlamak; sizin için hangisi daha zordu?

 

Cevap:  Benim için yazmak daha zordu çünkü hep çalışmak zorundaydım ve kitap yazmaya çok vakit bulamıyordum. Ancak zihnimde yazmakla yetindiğim o dönemin sona erdiğini ve şimdi yazmaya yoğunlaştığım bir dönemde olduğumu söyleyebilirim. 

 

Soru: Yazılarınızda sizi besleyen kaynaklar nelerdir, ilham kaynağınız nelerdir; biraz bahseder misiniz?

 

Cevap: Yazılarımda beni hayallerim besliyor. En büyük ilham kaynağım ise aslında istihbarat ve emniyet güçlerinin çalışmaları. Polisiye yazmayı sevdiğimden bu çalışmaları kaynak alsam da Zehirli Oyun kitabımda görüldüğü üzere bilim, teknoloji gibi farklı disiplinlerden de yararlanmayı seviyorum. Tarihe ise özel bir ilgim olduğunu ayrıca belirtmek isterim. 

 

Soru : Kitap okur musunuz? Bulunduğumuz dönemde yayınlanan kitaplarla ilgili düşünceleriniz nelerdir?

Cevap: Kitap okuyorum elbette.  Genellikle tarih, tasavvuf ve Türk klasikleri tercihim olsa da yazacağım hikayeleri zenginleştirmesi adına az önce de bahsettiğim gibi farklı disiplinleri de okuyor, takip ediyorum. 

Bu dönemde yayınlanan,  gençlerimizi kendine esir eden boş içerikli kitapların çoğalması beni rahatsız ediyor. Özellikle bazı sosyal medya fenomenlerinin  sadece piyasa görünürlüğünü artırmak adına Web sitelerinde yayınlanmak veya kitap olarak basılmak üzere sadece yazmış olmak için yazmalarının biraz abartıya kaçtığına ve edebiyata zarar verdiğine inanıyorum.

 

Soru: Yazmanın sizin için ne anlam ifade ettiğini öğrenebilir miyiz?

Cevap: Yazmak benim için her kelime başlangıcında Balıkesir Sındırgı'da bulunan kertil çamları arasında o tertemiz oksijeni ciğerlerime çekmek kadar harika bir şey. Her nefeste yeniden doğmuş gibi hissediyorum.

Soru: İyi yazmak için bir formül var mıdır size göre?

Cevap: İyi yazmak hayal gücünü geliştirmekten geçer. Hayal gücünü geliştirmek ise çok kitap okuma ve çok araştırmaya bağlıdır.

 

Soru: Yazmak isteyenlere önerileriniz nelerdir?

Cevap: Kitap yazmak isteyenlere önerim çok araştırma yapmaları olacak. Bilgi ile beslenip, bilgi veren kitap yazmayı tercih etmelerini öneririm.

 

Soru: Buradan okurlarımıza mesajınız nedir, ne söylemek istersiniz?

Cevap: Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Raporu'nda, kitap okuma oranına göre Türkiye; Malezya, Libya ve Ermenistan gibi ülkelerin bulunduğu 173 ülke arasında 86. sırada. 

Bu araştırmaya göre kişi başına bir yılda basılan kitap sayısı Japonya´da 25, Fransa´da ise 7, oysa Türkiye´de 12 bin 89 kişiye bir kitap düşüyor. Öncelikle kişi başına bir yılda basılan kitap sayısının giderek düştüğü söyleniyor. Türkiye´de okur-yazar nüfusun yüzde 86 olmasına karşın, kitap okuyan nüfusun hızla azaldığını belirtiliyor. Son araştırmalara göre Japonya'da 1 kişi yılda ortalama 25 kitap okurken, Türkiye'de bu oran kişi başı 6 kitap oluyor. Bu da şunu gösteriyor: okuyan milletlerin devletleri gelişiyor. O yüzden okumaya lütfen değer verelim.

Son olarak bana vakit ayırdığınız ve bu keyifli sohbet için çok teşekkür ederim.  

 

 

Yorumlar
Adınız :
E-Mail :
Başlık :
Yorumunuz :
Güvenlik :
Değiştir  
Toplam 0 yorum. Tüm yorumları okumak için tıklayın.
Diğer yazıları...
Köşe Yazarları
 ‹ 
 › 
Arşiv Arama
- -
Anket
Seri İlanlar
Gazete Avcılar
© Copyright 2013 DKM Tasarım. Tüm hakları saklıdır. Dkm Medya
GÜNDEM
Kadına Şiddet
Anayasa Haberleri
gazete avcılar
gazete avcılar
SPOR
Galatasaray
Fenerbahçe
Basketbol Haberleri
Şampiyonlar Ligi
SİYASET
Recep T. Erdoğan
Devlet Bahçeli
EĞİTİM
Eğitim Haberleri
Eğitim Bakanlığı
A.Ö.L.
Eğitim Portalı
DÜNYA
LİNG
Hava Durumu
ilkbir hizlipro Dolar kaç para